CİNLER EWVİMİZDE bi gün annemden izin alıp ewe arkdşlarımı çağırdm.tabii annemde halamlardaydı.arkdşlar koyu bi sohbtten sonra cin çağırlım dediler.aslında öle şelere inanmam ama arkdşlara ayıp olmsın die kabul ettim. etmez olaydm.herşey hazrdı.bzde başladk çaırmaa.sonra fincan '' aranızdn biri bana inanmio yarn onla tawla oynamaa gelcem'' harflerine gldi.bnde haliyle biraz ürktüm.arkdşlar gülüorlardı.meersem bana oyun oynamışlr aysu mıknatsla fncanı oynatmş.her neyse ertesi sbh teyzem aradı '' çk mutsuzum braz dertleşlim '' dedi.annemler o gün dışardaydılar. sonra teyzm gldi.teyzemin neşesi hç yerne gelmiordu. konuştukça kötü oluodu.bnde '' teyze sn konuştkça kötü oluon bşka şeyler yapalım mı '' dedim. o da bana tawla oynamaı teklf etti. birdn aklıma dünkü olay gldi. ama naslsa kızlarn oyunuydu.we bn hala öle şeylere inanmiordum. neyse tawlaı oynadk we teyzm ewine gidiordu.teyzem tam kapıdn çıktı. telfon çaldı.arayan babamdı we sesi kötü geliodu ''kzm allahtan umut kesilmz belki iileşir die sana habr wermedk ama az önce teyzni kaybettik'' ÖLÜLER SAYILMAZ *Bu olay kütahyanın gediz ilcesinde olmustur.* Bir gün üniversiteli beş kız cin çağırmaya karar verirler çağırmak için hazırlıklar tamamdır.Seans başlar cin gelir.Neyse ertesi günlerde bu cin onlara musallat olur kızların gitmediği hoca kalmaz bir gün bi hoca tavsiyesiyle cini tekrar cağırrırlar kızlardan birini dolaba saklarlar cin'e kaç kisi oldumuzu bilemezsen pesimizi bırakacaksın derler (dolaptakiyle 5 kişidirler)cin 4 der kızlar sevinirler bilemedin bir arkadasımız dolapta derler cinin yanıtı:Arkadasınızı heba ettiniz pesinizi bırakmaycam der kızlar nasıl yani derler cin ölüler sayılmaz 4 kişisiniz kızlar dolabı actıklarında o kızın kafasız bedeniyle karsılasırlar cin ise hepsine iğrenç oyunlar düzenlemektedir hepside tımarhanede korkunc bir sekilde hayatlarını kaybederler... 4 KIZ birgün arkadaşlarla yakın arkadaşımıza oturmaya gittik.bi film aldık.aldığımız film tek cd çıktı.hepimiz yorulmayalım diye 2 şerli grup oluşturduk.2 kişi cd yi değişmeye gitti.ben ve arkadaş evde kaldık.arkadaş bilgisayarda oyun oynuyordu.bende öyle oturuyodu.birden yazıcı içine bir kağıt çekti.biz birden korkup balkona kaçtık.aşağı baktık arkadaşlar geliyo.onlar geldi biz onlara herşeyi anlattık ama onlar inanmadı.sonra yazıcının yanına tekrar hepbirlikte gittik.yazıcı birden o çektiği kağıdı geri çıkardı ve kağıtta bişeyler yazıyodu.çok karışık siyah renk bi yazılar çıktı.bu sefer onlare bize inandılar ve biz bilgisayarın fişini çektik.(filmi bilgisayarda izliyoduk.)tam 1 saat sonra bilgisayarı açtığımızda hata verdi ve bilgisayar çöktü.sonra arkadaşın annesi geldi ve bizde evlerimize dağıldık.ama çokk korktuk...... BEHÇET AMCAM NASIL İNTİHAR ETTİBizi salona aldı Mahmut amca. Savcı Bey, Hükümet Tabibi, Baş Komiser N bir koltuğa oturdu "Erol, haydi Gülsen yengene söyle, misafirlerin aya- ğına terlik getirsin !"dedi..Gülsen yengeye söyledim terlik getirdi. Savcı Bey, "teşekkür ederim kızım, başın sağolsun !"dedi..Mahmut amca, "dostlar sağ- olsun Savcı Bey !"dedi.."Kızım, intihar eden gençle, nişanlıymışsın galiba, nasıl oldu, aranızda bir tartışma geçti mi ?"dedi..Yengem, "babamın ya- nında konuşmam yakışık almaz !"dedi..Mahmut am- ca, Hükümet Tabibi öbür odaya geçtiler. Gülsen yenge, " Behçet, içine kapanık bir insan- dı, biraz da dengesizdi !"dedi."Her şeyden kuşku- lanırdı, Behçet, biraz rahat ol, senle ben evlilik yapacağım...! Neredeyse, benden de kuşkulanacak- sın ...Nişanlınım, ama bir güne bir gün elimi tutma- dın, öpmedin bile, benden bile ürküyorsun...Birden göz bebekleri büyür, "evet sen de onlarla iş birliği yapıyorsun !" diye bana bağırırdı...Bir defasında annem, babam sofraya oturmuş çay içiyorduk, or- tada hiçbir sebep yokken, başladı gülmeye...Ba- bam, otoriter bir insandır, "delikanlı kendine gel !" dedi..Behçet, bu sefer, çay bardağındaki çayı aldı babamın yüzüne serpti...Sıcak çay, az daha gözüne gelecekti...Donduk kaldık...Babam, çok sinirlenmişti "Derhal bu evi terket"diye bağırdı. Korkumdan tit- remeye başlamıştım...Elim ayağım buz keslmişti. Sinirlerim boşalmış, konuşmak istiyorum, ama konu şamıyorum, bayılmışım...Kendime geldğimde, an- nem baş ucumda duruyor. "Kızım, bu adamdan ko- ca olmaz, adam ruh hastası !"dedi.."Anneme katılo yordum...Behçet'in iyi bir tedaviye ihtiyacı vardı. "Peki, nişanlınızın başka sorunları da var mıydı ? Mesala, herhangi bir sıkıntısı, veya arkadaş larıyla sorunları ?" "Evet ..vardı Savcı Bey..! Abisinden şikayet ederdi hep...Babalarından kalma tarlayı üzerine ge- çirdi diye. Bazan, öfkelenir, tabancası varmış gibi elleriyle hareket yaparak, onu tabancamla öldüre- ceğim derdi..Sonra, hayal dünyası çokgenişti Savcı Bey...Afrika'da beş yıl kaldım derdi..Yerlilerin çadı- rında kaldığını, yerli kızlarıyla seviştiğini, Yeni Gine kızlarının çok ateşli olduğunu söylerdi...Bazan da küçük çocuklar gibi, araba sürerdi..Şaşırırdım... Sanki, iki kişiliği vardı, bir bakarsanız, aklı başında konuşur, bir bakarsınız, saçmalardı...!" " Peki, akli dengesinin yerinde olmadığını daha önce bilmiyor muydunuz ? " "Hayır efendim...! Bir bakıma iyi oldu, Şizof- renik hastalar, bazan da kişiliğini gizlermiş, Allah' tan, evlenmeden önce öğrendi ailem ..." Savcı Bey, "Peki, teşekkür ederim kızım...!" dedi.."Küçük, doktor amcana söyle gidiyoruz !" dedi..Gittim söyledim. Mahmut amca, "çay içseydi- niz de öyle gitseydiniz !" dedi. Savcı Bey, "Gülsen hanım, son bir soru sora- cağım size, inihar etmekten hiç söz etti mi nişanlınız ?"dedi "Evet...İki kişilikliydi demem bu sebepten, sık sık, beni imtihan ederdi.."Gülsen, bir gün hayatıma son versem, üzülür müsün ? "derdi. Şaşırırdım. Behçet, şaka mı yapıyorsun sen !? Allah!ım bir m...evlenecek mişim ? Nedir bu çilem diye ağlardım Annem, "kızım zararın neresinden dönersen kardır, diye beni teselli etmeye çalışırdı.Anne, "nişanı atarsak, burası küçük bir kasaba, adım çıkarsa beni bundan sonra kim alır ?" diye ağlardım. Annem, "kızım , suç biraz da bizde, deli Behçet derlerdi de güler geçerdik...Ciddiye almadık...Bir müsibet bir nasihattan yeğdir der Atalar...Doğruymuş...İşte böyle savcı bey."Mahmut amca, "çay demlenmiş içip de öyle gidin !" dedi..Çaylarımızı içtik, sonra kalktık. Mahmut amca, aşasğıya kadar indi, bizi uğurladı. * * * * Savcı Bey, Hükümet Tabibi, ve Baş Komiser N bizim eve de geldi. Savcı Bey Babama, "kardeşin sana hiç bir sorunundan bahsetti mi ?"dedi.. "Ne gibi, anlamadım Savcı Bey ?" "Nişanlısından, nişanlısının ailesinden ...?!" " Evet...Kayınbabasının kendisine çok kötü davrandığını söylemişti...! Güya, nişanlısıyla yalınız kalmalarına müsade etmiyormuş, ve nişanlısıyla gezmesini istemiyormuş...Ben bunları ciddiye almı- yordum Savcı Bey...Burası küçük bir kasaba, en küçük olay duyulur..." "Peki, kardeşinizde herhangi bir hastalık var mıydı ?" "Şey...efendim, çocukken, kiraz ağacından düşmüştü, o yüzden , beyninde hafif bir hasar tes- bit edilmiş beyin tomografisinde...! Ama, konuşma sında, hareketlerinde bir anormallik yoktu " "Evde, size ve ailenize karşı tutumu nasıldı ?" " Biraz sinirliydi, ama biz bunu bekar olmasına yorumluyorduk "bağlıyorduk " "Peki, teşekkür ederim...!" ÜÇÜNCÜ BÖLÜMDE BULUŞMAK ÜZERE KALIN SAĞLICAKLA MEZARDAN UZANAN EL - 1 Serdar on iki yaşındaydı. Bir yıl vardı ki, mahalle arkadaşlarıyla şehir dışındaki top sahasında maç yapmaya gidiyorlardı. Birkaç günde bir öğleden sonra maç yapmaya giderken ağaçlıktan dolanıp top sahasına varıyorlardı. Aslında kestirmeden gitmek vardı ya o zaman da mezarlıktan geçmek gerekiyordu. Bu işe de pek istekli olan yoktu. Bazen maç uzuyor, karanlığa kalıyorlardı. Çocuklar evlerine geç kalmamak için, böyle durumlarda mezarlıktan geçiverelim diye maç bitiminde atıp tutuyorlardı ama mezarlık kapısına gelindiğinde sesler kesiliyordu. Bir iki derken bu durum bir akşamüstü yine karanlığa kalınmıştı. Maç çok uzamış ve epey geç olmuştu. Dönüşü yok mutlaka mezarlıktan geçiyoruz diyenler yine mezarlık kapısına gelindiğinde susmuştu. Serdar duruma el koymak ihtiyacını hissetmişti. “ Arkadaşlar, arkamda tek sıra olun. Ben sizi mezarlıktan geçiririm “ dedi ve arkadaşlarının arkasında tek sıra olmasını sağladı. Hafif ay ışığı vardı ve kesme taşlardan yapılmış mezarlık içindeki dar yolu aydınlatıyordu. Etraf zifiri karanlıktı. Çocuklar sessizce Serdar’ın peşi sıra ilerlediler. Yolun yarısına gelinmişti ki yan taraftaki mezarlıktan bir el uzandı. “ Tut elimi, benim elimi tut “ diyordu derinden gelen bir ses. Serdar irkildi. Yüreği ağzına gelecekmiş gibi oldu. Çok korktu. Arkasına baktı. Kimse yoktu. Hani arkadaşları neredeydi? Gerisin geriye dönüp kaçmaya başladı. Hızla mezarlıktan çıktı. Hedefi top sahasıydı. Oraya ulaşmak istiyordu. İki kere arkasına da bakmıştı. Gördükleri tarifi imkansız şeylerdi. Peşinde ölüler vardı. Serdar top sahasına vardığında bugünkü maçta gol attığı kalenin içine yattı. Arkasında kalenin filesi vardı. Uzanıp tutmaya çalışan olursa fark ederdi. Tehlike gelse gelse önden gelirdi. Böyle bir şey olursa o zamanda ona göre davranırdı. Serdar kalenin içine girdiği andan itibaren peşindekilerin kaybolduğunu anladı. Yine de her an tetikteydi. Gözleri dört bir yana fır dönüyordu. Serdar o gece sabaha kadar uyanık bekledi. Güneşin doğuşunu görmek kimseyi Serdar kadar sevindiremezdi. Derin bir oh çekti ve gerisin geri dönüp mezarlıktan geçerek evine vardı. O el uzanan mezar sessizliğin sesini dinliyordu. Bir hareket yoktu. |